24 Mayıs 2009 Pazar

22.05.2009

Geçtiğimiz salı gününün 19 mayıs nedeniyle bayram/tatil olması sebebiyle yapamadığımız dersin ardından 22 mayıs günü Japonca nedeniyle beraberdik. Düşük katılımlı, kısa süreli ve bol uyarılı bir ders oldu. Artık herkesin gmail'i olduğu için iletişimde gidene kadar hiç bir problem yaşamayacağımızı umuyoruz.

1,5 saat harcağımız bu derste bu kez Dilarasan'lı bir dialog vardı. Dilarasan arkadaşını arıyor ve boş vakti olup olmadığını soruyor. Henüz Japoncası ileri seviyede olmadığı için de konuşma oldukça kısa sürüyor. Bir gün buluşacaklarını umup, telefonu kapatıyorlar. Gelmeyen arkadaşlarımız google grup'tan  dialoğu temin edebilirler. 

ototoi: dünden önceki gün gibi kelimeler öğrendik. Dilerim kullanabilme şansımız olur orada da. Üniversitenin web sitesinde sağ üst köşede NEW havadis olarak da geleceğimiz müjdelenmiş. Yoğun bir Japonca öğreniminden geçtiğimizi belirtmeleri de çok iyi olmuş. Umarım Japonlar beklentilerini yüksek tutmayan bir millettir. 

Dersin sonlarına doğru; zaman, dakiklik, program, gelecek, güven kavramları üzerine bir sohbet yaşadık, daha doğrusu Murat Hoca'yı dinledik. Hoşnut ve hoşnut olmadığımız durumları dile getirerek ve birbirimize destek çıkarak pirenin deve olmayacağını umuyoruz. Şu günlerden sonra da herkesin proje konusuna araştırma yapması, araştırdıklarını dijital ve baskı olarak tutması, dosyalaması konusunda hatırlatma yaptık. Önümüzdeki ders yani bu salı herkes az/çok, okuduğu/okumadığı görsellerini, yazılarını derse getiriyor. Sonrasında saat 19:00'daki Higeru Ban konferansına gidiyoruz hep beraber. Japon mekân kavramı üzerine bilgili bi halde konferansı dinlemek oldukça keyifli olacak. 

Cumartesi günü fotoğraf çeken arkadaşlarım da teknolojinin üstesinden gelen fotoğrafları "upload" ederse günlüğümüz su gibi akıyor olacak.


17 Mayıs 2009 Pazar

15.05.2009

15.05.2009 günü düşük katılımlı bir Japonca günü oldu. Bu durumda gelemeyen arkadaşlarımız için de bu blogun faydalı olacağı kanaatindeyim, "ne yaptınız?" sorusuna cevaplar silsilesi bu yazılar çünkü. 

Derse Murat Hoca'ya gelen bir maille başladık. Yurt kurallarına göre gece 10'dan sonra giriş yapamayacağımızı, aksi takdirde bazı cezalar olduğunu; fakat zaten bu cezaların Murat Hoca'ya işlemediğini öğrendik. Haftanın 3 günü japon kahvaltısı, diğer günler de batı kahvaltısı olacakmış. Batı kahvaltısının kızarmış bir ekmekten ibaret olması da kuvvetle muhtemel olduğundan, bavulda peynirler için yeri önceden ayırmalıyız. Uzaktan hoş gelen davul sesi git gide yaklaşıyor olsa da şahane günler kapıda, eminiz. 

Bundan önce yaptığımız beş diyalogun da ezberimizde olması gerekiyor artık. Derse geçen cuma günkü diyalogla başladık. "Dare no kamera des ka?", "Kore wa dare wa denwa des ka?" en popüler cümleler. Çizim yaparken sürekli bu kimin kalemi, bu kimin cetveli diyebiliriz bundan böyle. Ana konumuz ise konum bildirme ve "bir yerden bir yere" kalıbı idi. Bir takım örnek cümleler: 

* Ki no shita jitensha ga arimasu.  ..... There is a bicycle under the tree.
* Watashi wa ginko e ikimasu.     ..... I go to the bank.
* Watashi wa Osaka kara Tokyo made ikimasu. ..... I go from Osaka to Tokyo.
* Osaka Eki wa doko desu ka?    ..... Where is Osaka Station?

Bu arada "gidelim, yapalım" gibi istek kiplerini de tekrarladık. Fiilin köküne -tai ekliyoruz. Örnek olarak: ikitai, tabetai (yemek yemek istiyorum) Bir yere gideceğimizi belirtirken de yerin isminden sonra e ya da ni getiriliyor:
İstanburu ni ikimas. ... İstanbul'a gidiyorum.

Kişisel istek olarak öne sürdüğüm "quiz" fikri, Murat Hoca tarafından hemen kabul edilip, grup arkadaşlarım tarafından da üzüntüyle karşılandı. Ama neticesinde "karne"miz olmadığı için hüzne gerek yok, herkes için faydalı olacağına inanıyorum. Murat Hoca herkesin bir dosya edinmesini özellikle belirtiyor, proje hazırlıkları, bulunan örnekler vs. gibi şeyleri yanımızda taşımamızı, Japonya'ya da götüreceğimizi söylüyor. Önümüzdeki Salı günü tarihleri tekrar hatırlatmada ve İstanbul - Mimar Sinan sunumları için plan yapmakta fayda var. Strese girmemek için bir adım önden gitme tekniğine biz de yavaş yavaş gireriz böylece!

Son olarak, Cansu'nun dersten erken ayrılmasıyla artık "official" olarak para cezalarını uygulamaya başladık. Erken gitme, geç gelme 20 lira, hiç gelmemek de 30 lira. Cansu cezasını ödedikten sonra içi bir an için cızladı. 5 Mayıs'tan itibaren uyguladığımız bu duruma göre Cansu'dan 20 lira daha alacağımız var oysa ki. Didem'den 20, Ece'den 40, Ezgi'de de 40 lira. Bu 40'lar biraz daha fazla olabilir gelmemenin 30 lira olduğunu düşünürsek, o yüzden ortak kasamıza yapacağınız katkılar için iyi düşünelim.

Bu Salı görüşmek üzere!
Sayanoora!

15 Mayıs 2009 Cuma

12.05.2009



12th of May from dilarasezgin on Vimeo.


12.05.2009 günü Japonca'sız; fakat yoğun Japon kültürü ile geçen bir gün oldu. Gizem Pepe, Kenzo Tange ile ilgili sunumunu gerçekleştirdi. Binalarla dolu uzun soluklu yaşamının sonunda, vefat ettiği için de eleştirmenlerin derin nefes almış olduklarını öğrenmemiz de toplantılarımızın magazinsel yanının bir parçası oldu. Didem'in Fuji binasını eleştirmesinden sonra Tange, Türk Büyükelçiliği binasıyla gönlümüzü almayı başardı.

Sonrasında da Duygu (evet gerçek Duygu) Toyo Ito'ya dair tüm bilgilerini bizlerle paylaştı. Toyosan sayesinde cephenin binayı nasıl taşıyacağını, basit formların mimari arayışlar ve süreçler neticesinde nasıl albenili hale gelebileceğine tanık olduk. Sumika Pavillion bir içgüdü ürünü mü sorusuna Murat Hoca, içgüdünün de kişinin "background"una bağlı olarak tasarım sürecinin önemli bir parçası olduğunu belirterek cevap verdi.

Toplantımızın kahve sonrası kısmında ise geleneksel Japon mimarisine göz attık. İmparator dönemlerine göz gezdirdik. Genel kavramların ve kullanılan malzemelerin ilişkisini inceledik. Basit mimarinin, detayların zenginliğinin, metaforik peyzaj düzenlemelerine bakarken; Ece bahçeyi seyir ve meditasyon amaçlı kullandıkları için Japonların mangal yapacak imkânları olmamasına üzüldüğünü belirtti.

Son olarak da eğer daha zamanımız olsaydı son otobüse kadar konuşacağımızı düşündüğüm MA kavramı hakkında konuştuk. Yanlış bir yorum yapmamak için wikipedia'dan kopyaladığım Ma tanımını artık her iki durak arasında beynimizde yaşadığımız inancındayım:

"Ma () is a Japanese word which can be roughly translated as 'gap', 'space', 'pause' or as 'the space between two structural parts' There is no equivalent single word term for Ma in the English language."


Not: Projelerimiz üzerinde konuşacağım günler yaklaşıyorken araştırmalarımıza başlamamız / hızlandırmamız gerekiyor. Kütüphaneler bizi bekliyor.


11 Mayıs 2009 Pazartesi

08.05.2009

08.05.2009 cuma günü Japonca çalışacağımız günlerden biri idi. Projeksiyon hazırlıklarını unutmuş olmamızdan dolayı, öğrenci sunumlarında küçük bir aksama yaşadık. Daha önceden Murat Sensei'nin yüklediği ve Gamze'nin çözdüğü diyalog üzerinde çalışmalar yaptık.

"Kore wa Nihon-go de nan to iimasu ka?" en sık tekrarını yaptığımız cümle oldu. Bu nedir, şu nedir, oradaki nedir, bu Japonca'da nasıl söylenir cümlelerini ezberledik. Sayıları da melodi gibi kulak hafızamızda tutup her birimiz tek tek "ichi, ni san yon go ... " diye söyledi.

Yeni diyalog dün itibarıyla da grupta yer almakta. Murat Hoca yine Hiragana çözümü bekliyor.
Herkese kolay gelsin!

10 Mayıs 2009 Pazar

05.05.2009



Merhabalar, Japonya yolcusu olmamıza 1,5 aydan kısa bir süre kalmış iken bu blog sayesinde hangi noktadan hangi noktalara geldiğimizi anlamak ve bu durumun da keyfini çıkarmak için günlük tutmaya karar verdik.

05.05.2009 tarihli toplantımızda Gamze, Kengo Kuma ve mimarisi hakkında bir sunum yaptı. Bruno Taut ile olan bağından, ideal mekân tanımlarından, iç ve dış kavramlarının somut belirsizliğinden bahsetti. Murat Hoca da Japon resimlerindeki iç / dış ilişkisini bu konuyla bağdaştırıp bizden Kyoto İstasyonu'nu incelememizi istedi.

Bu toplantıda düzlemler ve kenarlar, katmanlı düzenler, metaforik anlamlı peyzaj düzenlemelerine, modül anlayışına bir giriş yaptık. Modüler sistemin detaylarda mükemmelik sağladığını incelerken, Hutamigaura örneği de Japonların alt metni olan sembolik tavırları üzerine konuştuk. Gelecek Salı günü de Ma kavramı üzerinde duracağız.

Buna ek olarak eklediğimiz videoda Ece, tanışma diyaloğunu iyice pekiştiriyor. An itibariyle de hiç duraksamadan bir kerede kendini Japon halkına tanıtmaya hazır!